|
I. GÜN
Yarın Sabah, kardeş sendikaların ve demokratik kurumların da ekonomik katkılarıyla ayarlanan ve çevre illerden gönderilecek otobüslerle Ankara’ya gideceğiz. Fısıltı gazetesi, ‘yarın şehir dışından bin otobüsün geleceğini’ söylüyor.
Akşamın erken saatlerinde, berber dükkanlarının önünde sıra kapma yarışı başladı. Berberler ve ayakkabı boyacıları geç vakte kadar çalıştılar.
Yürüyüşe katılacak olan mahalleli hanımlar kendi aralarında anlaşmışlar. Sendikanın dağıttığı undan yufka açarak; kıymalı, mantarlı, peynirli börek ve çörekler bir gün önceden hazırlanmış.
Kış gününün kasvetli soğuk havasının hâkimiyeti altında; 29 gün boyunca sokaklarda, şehrin ana caddelerinde; hakkımızı aramak, iş yerlerimize sahip çıkmak, ocakları kapattırmamak için yürüdük.
“Bir kara, iki kara, geliyoruz Ankara!”
“Ankara’ya yürürüz, haklı kimmiş görürüz!” diye bağırdık. Ankara ile uzlaşmak mümkün değil.
Arkadaşlarla yarını konuşmak için kahveye gidiyorum. Tüm işçiler, emekliler ve işsizler yarınki yürüyüşü konuşuyorlar. Guruplu işçilerin bir kısmının yürüyüşe katılmayıp, köylerine geri dönebileceklerini söylüyorlar. Kendilerini taşıyacak yolcu otobüslerine trafik polislerinin ceza yazacaklarını,bunun için de otobüslerin geri döneceklerini söyleyenler bile var.
Sabahı zor getiriyorum. Gün doğmadan kalkarak, sabah kahvaltımı yapıyorum. Mahalledeki evlerde de bizim evde olduğu gibi hareketlenmeler başlıyor. Tüm evlerin bacaları işbaşı yapmışız gibi erkenden tütüyor. Bugünün telaşı ve heyecanı başka bir güne benzemiyor. Akşamdan hazırlanan içi köfte dolu ikilik ekmeği koltuğumun altına sıkıştırarak evden ayrılıyorum. Altmış beş grevini yaşayan lavvar emeklisi babam, kendime dikkat etmem konusunda beni uyarıyor.
Ara sokakları dikine kesen merdivenlerden aşağı iniyorum. Üzülmez İlkokulu’nun önünden aşağıya saparak, terk edilmiş Kok Fabrikası’nın önüne inen dört yüz dört merdivenlerini ikişer ikişer indiğimi fark ediyorum. Hava tam olarak aydınlanmadı. Genel Maden İşçileri Üzülmez Şubesi’nin ışıkları daha sönmemiş. İçeri girerek diğer işçi arkadaşlarım ile birlikte teker teker madenci tokası yapıyorum. Bendeki heyecanı onlarda da görüyorum.
Gece yarısı kentin tüm giriş ve çıkışları kapatılarak otobüslerin kente girişlerine engel olunduğunu, Üzülmez Sendika Şubesi’nde öğreniyorum. Tüm girişlerde yapılan aramalar daha da sıklaştırılmış.
“Biz de yürüme gideriz!” diyorlar.
Üzerlerindeki giysilerin kalınlığı ve ellerindeki ekmek torbalarının doluluğu, yürüyüşe hazır olduklarını gösteriyor.
|
Alaaddin KARA
|